34,5930$% 0.09
36,3796€% 0.96
43,5587£% 0.43
2.912,94%-3,06
4.947,00%-2,35
3293304฿%-0.70657
09 Haziran 2023 Cuma
Faydaları saymakla bitmiyor. Deniz börülcesi, lezzetiyle beğenilen ve bereketli bir bitkidir. Ülkemizde pek bilinmese de tadına bakanların çok sevdiği bir lezzet olduğunu söyleyebilirim. Deniz börülcesi, içerdiği vitamin ve minerallerle beden için oldukça faydalı bir bitkidir. Deniz ve göl kıyılarında tuzlu suda yetişen bu bitki, aynı zamanda mermi otu veya tuz otu olarak da bilinir.
Deniz börülcesi, içeriğindeki besin öğeleri sayesinde bedene bir ilaç gibi etki yapabilir. Bu bitki, özellikle folik asit, demir, kalsiyum, potasyum ve A, C, E vitaminleri gibi besin maddelerini bünyesinde barındırır. Bu da onu sağlıklı bir besin kaynağı haline getirir.
Deniz börülcesi, yüksek miktarda folik asit içermesi nedeniyle hamilelik dönemindeki kadınlar için oldukça faydalıdır. Aynı zamanda demir içeriği sayesinde kansızlık sorunu yaşayanlara da destek olabilir. Kalsiyum ve potasyum içeriği ise kemik sağlığı ve sinir sistemi fonksiyonları için önemlidir.
Bu bitki aynı zamanda antioksidan özelliklere sahiptir ve bağışıklık sistemini destekleyebilir. C vitamini içeriği sayesinde vücuttaki serbest radikallerle savaşır, E vitamini ise cildin sağlıklı kalmasına katkıda bulunur.
Deniz börülcesi, genellikle salatalarda, yemeklerde veya garnitür olarak tüketilir. Lezzetli ve besleyici olmasıyla birlikte, sağlığa da pek çok faydası vardır. Ancak, deniz börülcesini tüketmeden önce iyice yıkamak ve pişirmeden önce haşlamak önemlidir, çünkü doğal olarak tuzlu su ortamında yetiştiği için tuz içeriği yüksektir.
Deniz börülcesi, vitamin ve mineral açısından zengin bir bitki olup birçok faydaya sahiptir. Özellikle tuzlu sularda yetişmesi, minerallerin en saf halini içermesine olanak sağlar. Ayrıca A, B12, C vitamini, sodyum, iyot, magnezyum, demir ve lif gibi besin maddelerini bol miktarda içerir. Flavonoidler içerdiği de sonradan ortaya çıkmıştır. Dünyada ki gelişmeleri hızlı ve güvenilir şekilde öğrenmek için Profil Haber‘i takip edin.
Deniz börülcesi, metabolizmayı hızlandırarak kalıcı kilo vermede yardımcı olabilir. Düzenli tüketildiğinde, zayıflama sürecine katkıda bulunur.
Guatr hastaları için deniz börülcesi, içerdiği iyot sayesinde faydalı olabilir. Ancak bu durumda önceden hekiminizden onay almanız önemlidir. İyot, tiroid hormonlarının düzenlenmesine yardımcı olabilir.
C vitamini açısından iyi bir kaynak olan deniz börülcesi, bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlar.
İdrar söktürücü etkisi sayesinde vücuttan ödemin atılmasına yardımcı olur ve iltihaplanmanın önüne geçer.
Deniz börülcesi, zengin bir betain kaynağıdır. Bu madde, homosistinüri gibi çocukluk çağı metabolik bozuklukların tedavisinde kullanılır. Ispanakta %0,55 oranında bulunurken, deniz börülcesinde bu oran %5’tir.
Eğer çocuklar ıspanağı sevmiyorlarsa, deniz börülcesi onlara alternatif bir seçenek olarak sunulabilir.
Özetle, deniz börülcesi küçük ama besin değeri yüksek bir bitkidir. Tuzlu sularda yetişmesi ve içeriğindeki vitamin, mineral ve flavonoidler sayesinde birçok sağlık faydası sunar. Ancak herhangi bir sağlık durumuyla ilgili olarak önceden doktorunuza danışmanız önemlidir.
Kaynak : https://erisimhaber.com/
Kınanın bu faydasını biliyor muydunuz? Kına, tıbbi sorunların tedavisinde özellikle ağrıların hafifletilmesinde kullanılmaktadır. “Yanma”, “elektrik çarpması”, “batma” veya “iğnelenme” gibi nöropatik ağrıları önemli ölçüde azaltabileceği bilinmektedir. Bu yöntem, deriye kına sürmek suretiyle yapılmaktadır ve boş bir inanç olmadığı, bilimsel bir temeli olduğu anlaşılmıştır.
Halk arasında kına sürme uygulamasının ağrıları hafifletmede etkili olduğuna dair yaygın bir inanç bulunmaktadır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, bu inancın doğru olduğunu ortaya koymaktadır. Nöropatik ağrılar, sinir sisteminin hasar görmesi veya hastalıklar sonucunda ortaya çıkan ağrı tipleridir. Kına, içerdiği aktif bileşenler sayesinde bu tür ağrıların şiddetini azaltmada etkili olabilir.
Kınanın ağrı kesici etkisinin bilimsel temelleri üzerine yapılan çalışmalar, kınanın antiinflamatuar, analjezik (ağrı kesici) ve antialerjik özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Kınanın içerdiği doğal bileşenler, cilt üzerinde uygulandığında sinir uçlarında etkileşime girerek ağrı sinyallerinin iletimini bloke edebilir. Bu şekilde, nöropatik ağrıların şiddeti azalır ve kişinin rahatlamasına yardımcı olur.
Ancak, önemli bir nokta olarak belirtilmelidir ki kınanın ağrı kesici etkisi bireyler arasında değişebilir ve herhangi bir sağlık sorunuyla ilgili olarak doktorunuzla görüşmeniz önemlidir. Kınanın kullanımı, sağlık uzmanları tarafından yönlendirilmeli ve gerektiğinde diğer tıbbi tedavilerle birlikte kullanılmalıdır.
Sonuç olarak, kına uygulamasının ağrıların hafifletilmesinde etkili olduğuna dair bilimsel kanıtlar mevcuttur. Bu geleneksel yöntem, nöropatik ağrıların tedavisine alternatif bir yaklaşım sağlayabilir. Ancak, her bireyin farklı olabileceği ve herhangi bir tıbbi durumda doktorun önerilerine uymak gerektiği unutulmamalıdır.
Kına, tıbbi tedavilerde ve güzellik uygulamalarında yaygın olarak kullanılan bir bitkisel üründür. Eski Mısır’dan beri bilinmekte olup, Kleopatra’nın da kına yağından elde edilen bir koku kullandığı bilinmektedir. Kına, litrasea familyasından bir bitki türünden elde edilmektedir ve yeşil kına en sık kullanılan türdür. Güney Batı Asya, Kuzey Afrika, Avustralya ve Batı Hint Adaları halkları tarafından endemik olarak kullanılmaktadır. Dünyada ki gelişmeleri hızlı ve güvenilir şekilde öğrenmek için Profil Haber‘i takip edin.
Kültürler arasında kına kullanımının dini bağlantıları da bulunmaktadır. Kına, boya özelliğini sağlayan bileşiklerin yanı sıra birçok biyolojik etkiye sahip olan maddeler içermektedir. Bunlar arasında naftokinon, tanin, kumarin, flavonoidler, fenolik asitler, steroller ve ksantonlar bulunur. Kınanın tıbbi kullanımlarında verem ilerlemesini durdurduğu, antiviral, antimikrobik, antifungal (mantarlara karşı), protein glikasyonunu önleyici, yara iyileştirici, ateş düşürücü, ağrı kesici, yangı-iltihap önleyici özellikleri olduğu bilinmektedir. Ayrıca kına kanser, parazit ve şeker hastalığı önleyici özelliklere sahip olabilir.
Kınanın karaciğeri koruduğu ve bağışıklık sistemini olumlu yönde etkilediği de belirtilmektedir. Ayurvedik tıp ve Unani tıp gibi geleneksel tıp sistemlerinde kına, bademcik iltihabı, farenjit, diyare, dizanteri, ülser, barsak kurdu ve ateş gibi durumların tedavisinde kullanılmaktadır.
Ancak kına kullanımında dikkat edilmesi gereken bazı durumlar da vardır. Özellikle alerjik reaksiyonlara yatkınlığı olan kişilerde veya cilt hassasiyeti olan kişilerde kızarıklık, kaşıntı veya ciltte tahriş gibi yan etkiler görülebilir. Ayrıca hamilelik ve emzirme dönemlerinde kına kullanımı konusunda doktora danışmak önemlidir.
Kaynak : https://erisimhaber.com/
Erken yaşta tütün kullanımı riski arttırıyor. Yeşilay, “Yeni geliştirilen tütün ve nikotin ürünleri ile tütün kontrolü” konulu uluslararası bir sempozyum düzenlemiştir. Bu sempozyumda, Yeşilay yeni geliştirilen tütün ve nikotin ürünlerinin oluşturduğu tehlikeleri ortaya koymuştur. “Bir Gün Değil Bugün” çağrısında bulunan Yeşilay, tütün kullanımının erken yaşta başlamasının bağımlılık riskini artırdığını vurgulamıştır.
Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, ısıtılmış tütün ürünlerinin sigaradan daha az zararlı olmadığına dikkat çekmiştir. Bu ürünler, zararı azaltılmış veya insanların geleneksel sigarayı bırakmalarına yardımcı olabilecek ürünler olarak tanıtılmaktadır, ancak aslında bireyleri kansere sebep olan toksik emisyonlara maruz bırakmaktadır. Ayrıca, bu ürünlerin geleneksel sigaralardan daha az zararlı olduklarını kanıtlayan bir bilgi bulunmamaktadır.
Elektronik sigaralar ise tütün içermemekle birlikte sağlığa zararlı ve güvenli olmadığına dikkat çekilmiştir. Bu sigaralar kalp ve akciğer hastalığı riskini artırmakta ve hamileler için de tehlikeli olabileceğinden fetüse zarar verebilmektedir.
Prof. Dr. Öztürk, tütün kullanımına erken yaşta başlamanın bağımlılık riskini artırdığına dikkat çekerek, Yeşilay’ın tütün ürünlerinin kullanımıyla mücadelesinin halk sağlığı odaklı ve önleyici bir yaklaşım benimsediğini belirtmiştir. Yeşilay, insanların tütün ürünlerinin olumsuz etkilerine hiç maruz kalmamasını savunmaktadır. Erken yaşta tütün kullanımının bağımlılık riskini ve sağlık üzerindeki zararları artırdığına ve tedaviyi zorlaştırdığına dair bilimsel verilere atıfta bulunmaktadır.
Yeşilay, tütün ürünleriyle mücadelede çocuklara ve gençlere ayrı bir önem vermektedir. Bu, tütün ürünlerinin kullanımını önlemeye yönelik çalışmaların bu yaş gruplarına odaklanmasını içermektedir.
SAĞLIK BAKANLIĞI DESTEKLİ MÜCADELE
Prof. Dr. Öztürk, Sağlık Bakanlığı ile yapılan iş birliği kapsamında hayata geçirdikleri tütünle mücadele projelerinden bahsederek, “Bırakabilirsin” mobil uygulamasının tütün bağımlılığından kurtulmak isteyenlere destek sunduğunu belirtmiştir. Dünyada ki gelişmeleri hızlı ve güvenilir şekilde öğrenmek için Profil Haber‘i takip edin.
Yeşilay’ın “Bırakabilirsin” mobil uygulaması, tütün bağımlılığından kurtulmak isteyenlere ihtiyaç duydukları destekleri sağlamaktadır. Bu uygulama, kullanıcılara bırakma sürecinde rehberlik, motivasyon ve bilgilendirme sağlayarak destek olmaktadır. Tütün bağımlılığıyla mücadelede önemli bir araç olarak geliştirilen bu uygulama, kullanıcıların bırakma hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
RİSK FAKTÖRLERİ BÜYÜK
Tütün kullanımı, sağlık açısından ciddi riskler barındıran bir faktördür. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, tütün kullanımının kardiyovasküler ve solunum yolu hastalıkları, çeşitli kanser türleri ve diğer birçok sağlık sorunu için önemli bir risk faktörü olduğunu belirtmektedir. Bu risklerden bazıları aşağıda sıralanmıştır:
Kardiyovasküler Hastalıklar: Sigara içenlerde kalp krizi, inme, koroner arter hastalığı ve hipertansiyon gibi kardiyovasküler rahatsızlıkların gelişme riski artmaktadır. Sigara içildiğinde, kan basıncı yükselir ve damarlar daralır, bu da kalp ve dolaşım sistemine zarar verir.
Solunum Yolu Hastalıkları: Sigara dumanı, akciğerlere zarar vererek kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), bronşit, amfizem ve zatürre gibi solunum yolu hastalıklarının gelişme riskini artırır. Sigara içmek aynı zamanda astım semptomlarını şiddetlendirebilir ve akciğer fonksiyonlarının azalmasına neden olabilir.
Kanser: Tütün kullanımı, akciğer kanseri başta olmak üzere, ağız, boğaz, yemek borusu, böbrek, pankreas, mesane, rahim ağzı, rahim ve mide gibi 20’den fazla kanser türünün gelişme riskini artırır. Sigara dumanında bulunan zararlı kimyasallar, DNA hasarına neden olabilir ve kanser hücrelerinin oluşumunu teşvik edebilir.
Diğer Sağlık Sorunları: Tütün kullanımı, diş eti hastalıkları, diş kaybı, ağız kokusu, koku ve tat alma duyularının bozulması gibi bir dizi diş ve ağız sağlığı sorununa yol açabilir. Ayrıca sigara içmek, cilt yaşlanmasını hızlandırabilir, kısırlık riskini artırabilir ve bağışıklık sistemini zayıflatabilir.
Bu veriler, tütün kullanımının sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini açıkça ortaya koymaktadır. DSÖ ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, tütün kullanımının önlenmesi ve kontrol altına alınması için çeşitli önlemler önermektedir.
ERKEKLER ARASINDA DAHA YAYGIN
Prof. Dr. Öztürk, elektronik sigara kullanımıyla ilgili olarak şunları belirtti: “Avrupa genelindeki elektronik sigara kullanımıyla ilgili veriler, 2019 yılına dayanan Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü’nün 2022 yılı raporunda derlenmiştir. Bu verilere göre, Avrupa’da insanların yüzde 3.6’sı elektronik sigara veya benzeri elektronik cihazları günlük veya ara sıra kullanmaktadır. Bu oran, özellikle 15-24 yaş arası bireyler arasında daha yüksektir. Elektronik sigara kullanımı neredeyse tüm Avrupa Birliği ülkelerinde erkekler arasında kadınlardan daha yaygındır. 15 yaş ve üstü erkeklerin yaklaşık yüzde 4.5’i düzenli olarak elektronik sigara kullanırken, kadınların yaklaşık yüzde 2.6’sı bu şekilde kullanmaktadır. Daha genç yaş grubunda, 15-24 yaş arası erkeklerin yaklaşık yüzde 6.4’ü düzenli olarak elektronik sigara kullanmışken, aynı yaş grubundaki kadınların yaklaşık yüzde 3.7’si kullanmıştır.”
Bu veriler, elektronik sigara kullanımının özellikle genç erkekler arasında yaygın olduğunu göstermektedir. Elektronik sigaraların popülaritesi, cinsiyet ve yaş faktörleriyle de ilişkilidir. Bununla birlikte, bazı ülkelerde elektronik sigara satışı yasaklanmıştır, bu da kullanım oranlarını etkileyebilir. Elektronik sigara kullanımıyla ilgili verilerin düzenli olarak takip edilmesi, bu alanda politika ve önlemlerin geliştirilmesi açısından önemlidir.
Kaynak : https://erisimhaber.com/
Uykusuzluk, felce neden olabilir. Bilim insanları, uykusuzluk çeken bireylerin 10 yıl içinde felç riskiyle karşı karşıya kalabileceğini belirledi
Medpage Today’in haberine göre, Neurology dergisinde yayımlanan bir araştırma, 2002 ile 2020 yılları arasında daha önce felç geçirmemiş kişilerin incelendiği bir çalışmayı kapsamaktadır.
İnceleme grubundaki kişilerin yaş ortalaması 61 olup, kadınlar bu grupta %57’lik bir oranla çoğunluğu oluşturmuştur.
Michigan Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından yapılan Sağlık ve Emeklilik Çalışması’nın (HRS) verileri kullanılarak gerçekleştirilen bu araştırmada, Dr. Wendemi Sawadogo ve ekibi, uykusuzluk semptomları ile felç riski arasında bir ilişki tespit etmiştir.
Virginia Commonwealth Üniversitesi’nden Sawadogo’nun bulguları, “az şiddetli” ve “şiddetli” uykusuzluk sorunu olan kişilerde, uykusuzluk yaşamayan kişilere kıyasla yaklaşık 10 yıl sonra felç riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Dünyada ki gelişmeleri hızlı ve güvenilir şekilde öğrenmek için Profil Haber‘i takip edin.
Sawadogo, şiddetli uykusuzluk sorunu yaşayan kişilerde diyabet, hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları ve depresyon gibi sağlık sorunlarının felç riskini daha da artırdığına dikkat çekmiştir.
Uyku kalitesini iyileştirmeye yardımcı olacak terapiler var
Öte yandan, 50 yaş üstü bireylerde uykusuzluk sorunu yaşamayan kişilere göre, 50 yaş altı bireylerde uykusuzluk sorunu yaşayanların felç riskinin daha yüksek olduğu bulunmuştur.
Uykusuzluğun çeşitli terapilerle iyileştirilebileceğine dikkat çeken Sawadogo, ilerleyen dönemlerde felç riskini azaltmak için erken teşhis ve tedavinin önemini vurgulamıştır.
Sawadogo, uykusuzluğu bir hastalık olarak görmeyen insanların olduğunu belirtmiş ve uykusuzluk hastalığıyla ilgili farkındalık yaratmanın önemine dikkat çekmiştir.
Kaynak : https://erisimhaber.com/
Bu besinler yaşlanmayı yavaşlatıyor. Bilim insanları, son zamanlarda vücutta üretilen ve et veya balık gibi protein içeren gıdalarda bulunan bir molekül olan taurinin yaşam süresini uzatabileceğini ve yaşlanma sürecini yavaşlatabileceğini açıkladı. Taurin, bir amino asit türevidir ve çeşitli biyolojik işlevleri vardır. Yapılan araştırmalar, taurinin antioksidan özelliklere sahip olduğunu ve hücre hasarını azaltabileceğini göstermektedir.
Taurin, bir amino asit olup balık ve yumurtada doğal olarak bulunur. Bağışıklık sağlığını artırma, sinir sistemi işlevlerini destekleme ve enerji üretimine katkı sağlama gibi önemli bir rol oynar. Bazı enerji içeceklerine taurin eklenmesi, zihinsel ve atletik performans üzerinde olumlu etkileri olduğuna inanılan bir sebepten kaynaklanır.
Uluslararası bir araştırmacı ekibi, taurin takviyelerinin fareler ve maymunlar üzerinde yaşlanmayı yavaşlattığını ve orta yaşlı farelerin sağlıklı yaşam sürelerini yüzde 12’ye kadar uzattığını keşfetti. Bu bulgular, Science dergisinde yayınlandı ve insan deneylerinde daha fazla bilgi sağlama potansiyeline sahip olduğunu belirtildi.
Araştırmacılar, çalışma kapsamında farelerde, maymunlarda ve insanlarda farklı yaşlarda taurin konsantrasyonlarını ölçmek için kan örneklerini inceledi. Yaklaşık 14 aylık, 250 dişi ve erkek fare üzerinde test gerçekleştirildi ve bunların yarısına taurin takviyesi, diğer yarısına ise kontrol solüsyonu verildi.
Ekip, taurin takviyelerinin ortalama yaşam süresini dişi farelerde %12, erkek farelerde ise %10 artırdığını buldu. Bu sonuçlar, fareler için yaklaşık yedi veya sekiz insan yılına eşdeğer üç ila dört ekstra ay anlamına geldiğini ifade edildi. Dünyada ki gelişmeleri hızlı ve güvenilir şekilde öğrenmek için Profil Haber‘i takip edin.
Araştırmacılar ayrıca, vücut ağırlığının kilogramı başına günlük 500 ila 1000 miligram taurin takviyesinin, kemirgenlerde güç, koordinasyon ve bilişsel işlevlerde iyileşme ile ilişkili olduğunu belirledi.
Daha sonra, 60 yaş ve üstü 12 bin Avrupalı yetişkinin verilerini içeren bir çalışmanın sonuçlarını incelediler. Bu analizde, daha yüksek taurin seviyelerine sahip bireylerin daha sağlıklı olduğu, daha az tip 2 diyabet vakası, daha düşük obezite seviyeleri ve daha düşük iltihaplanma düzeyleri olduğu bulundu.
Kaynak : https://erisimhaber.com/
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.